Mihmandar Cahit Çollak
Nazarla bakmalı insanlar birbirine, kıymet bilmek söz konusuysa
eğer. Cahit Ağabey duruşuyla, bakışıyla, hali, tavrı ve sevdasıyla
mihmandarlığını hissettiriyordu.
Uludağ yayınlarına gittik bir gün arkadaşlarla. Tahtakale’de
pasajın içinde mütevazi bir kitap dükkânı. Selam vererek girdik içeri. Kapıdan
girer girmez hemen sağda Cahit Ağabey elinde sigarası, yüzünde mütebessim
ifadesiyle karşıladı bizi. Ettiğimiz muhabbetin neşvesi hâlâ durur yüreğimizde.
Gönül insanıyla yapılan bir anlık sohbetin değerine paha biçilmez. Biçilmeye
çalışılırsa şayet hâle sirâyet eden dünyalık olur.
Müsade istediğimiz an, o yürekten davetini unutamıyorum.
Gençlere susamış, gençleri özlemiş ve gençleri seven bakışlarıyla “hep gelin”
diyordu ardımızdan.
Ellerimizde hediye kitaplarımızla uzaklaşıyoruz insandan.
İnsanı o gün gördüm ben. Gözlerindeki gülümseme nakış nakış işledi ruhuma.
Böyle insanlar anlatmazlar kendilerini, zamanla kendiniz keşfedersiniz.
Nurettin Topçu’nun talebesiymiş rahmetli. Vefatından sonra öğrendim.
Yine gittik bir gün mekana. Bu sefer karşılayan suret
değişmişti sadece. Aynı masada Adil Hoca oturuyordu. Mihmandarlık ona emanet
edilmişti manen. Aynı gülümseme, aynı karşılama. Nasıl böyle olabiliyor
“insan”? İnsan olmanın böylesine zor olduğu dünyada bunu başarmanın yolu nedir?
Muhabbet ederken Mustafa Kara girdi kapıdan elinde kese kağıdı,
içinde kuru kayısı. Konuşamadık karşısında. Cahit Ağabeyle dostluklarının elli
yıla tekabül ettiğini söyleyiverdi Hoca. Bazı şeylere öfkeliydi, göçen dostunun
çektiği sıkıntıları biliyordu ve derinden hissetmişti.
Cahit Ağabey’i çok geç bulduk dediğimde, “Geç buluruz erken
kaybederiz. Erken buluruz, erken kaybederiz. Bunları sizlerde yaşayacaksınız.”
diye öğüt verdi. O gün bir şeylerin değiştiğini hissettim ve o güzel insanlarla
beraber olmak için hep dua ediyorum. Dualarım kabul oluyor biliyorum. Aradıkça
buluyor, buldukça arıyorum.
Rahmet niyazıyla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder